0

HAKARET NEDENİYLE TAZMİNAT ALINABİLİR Mİ?

HAKARET NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI

Hakaret suçu Türk Ceza Kanununun 8. Bölümünde Şerefe Karşı Suçlar başlığı altında 125 ila 131. Maddeler aralığında düzenlenmiştir.

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Şerefe Karşı Suçlar

            Hakaret

            Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

            (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

            (3) Hakaret suçunun;

            a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

            b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

            c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

            İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

             (4)Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

             (5).) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

Hakaret suçu haksız fiil kapsamında kalmakta olup kişilik haklarını ihlal eder nitelikte bir fiildir. Kişilik hakları ihlal edilen bir kişinin, kişilik haklarına saldırıda bulunan kişiden manevi tazminat isteme hakkı doğacaktır. Bu hususu Yargıtay, içtihatlarıyla açıkça ortaya koymuştur.

T.C YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2015/ 1568
Karar: 2016 / 421
Karar Tarihi: 14.01.2016

ÖZET: Davaya konu edilen olay incelendiğinde, davalının davacıya hakaret ettiği taraf anlatımları, tanık beyanları ve ceza dosyası ile sabittir. Bu durum davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Mahkemece uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken istemin tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

TAZMİNAT MİKTARI BELİRLENİRKEN ESAS ALINAN HUSUSLAR

T.C YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2017/ 652
Karar: 2019 / 3602
Karar Tarihi: 26.06.2019

TAZMİNAT DAVASI – HAKİM MANEVİ TAZMİNATIN MİKTARINI TAYİN EDERKEN SALDIRI TEŞKİL EDEN EYLEM VE OLAYIN ÖZELLİĞİ YANINDA TARAFLARIN KUSUR ORANINI SIFATINI İŞGAL ETTİKLERİ MAKAMI VE DİĞER SOSYAL VE EKONOMİK DURUMLARINI DA DİKKATE ALMALI – HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi hükmüne göre, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak gösterilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Somut olayda; olay tarihi, gelişim şekli, davalı tarafından söylendiği belirtilen sözlerin ağırlığı ve yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alındığında, davacılar yararına hüküm altına alınan tazminat miktarı az olup daha üst düzeyde manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, karar verilmiştir.

TOPLUM İÇİNDE HAKARET EDİLMESİ TAZMİNAT MİKTARINI ARTIRIR MI?

YARGITAY 4 Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: 2018/365 Karar Yıl/No: 2020/1090 Karar tarihi: 04.03.2020

TAZMİNAT DAVASI – DAVACI TARAF YARARINA HÜKMEDİLEN MANEVİ TAZMİNAT MİKTARI AZDIR. MAHKEMECE DAHA ÜST SEVİYEDE MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda; olayın gelişimi, tarafların konumu, olay tarihi, davalının kullandığı ifadeler ve yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında, davacı taraf yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Mahkemece daha üst seviyede manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, karar verilmesi yerinde görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

(6100 S. K. m. 371)

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 15/08/2014 gününde verilen dilekçe ile hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 03/12/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, tehdit ve hakaret nedenlerine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili; davalının müvekkiline karşı tehdit ve hakarette bulunduğu, yapılan ceza yargılamasında davalının cezalandırılmasına karar verildiği, davalının eyleminin müvekkilinin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek uğranılan manevi zararın davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; ceza yargılamasında, davalının davacıya karşı tehdit ve hakaret eylemlerini gerçekleştirdiği hususunun sabit görüldüğü, tarafların sosyal durumları, davacının köyde imam olması ve onun şeref ile haysiyetini zedeleyecek şekilde hakaret edilmesinin davacıda üzüntü, özellikle toplum içinde küçük düşürülme gibi durumlar yaratabileceği gerekçesiyle davalının maddi durumu da dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

6098 sayılı TBK m. 58 hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.

Somut olayda; olayın gelişimi, tarafların konumu, olay tarihi, davalının kullandığı ifadeler ve yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında, davacı taraf yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Mahkemece daha üst seviyede manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; davacının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/03/2020 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

SİYASİ KİMLİĞİ OLAN KİŞİLERDE HAKARET EYLEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SINIRLARI

T.C YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/ 7941
Karar: 2015 / 3386
Karar Tarihi: 19.03.2015

TAZMİNAT DAVASI – BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRIDAN DOLAYI UĞRANILAN MANEVİ ZARARIN ÖDETİLMESİ İSTEMİ – DAVACININ SİYASİ KİMLİĞİ NEDENİYLE NORMAL KOŞULLARDAN DAHA AĞIR ELEŞTİRİYE AÇIK OLMASININ GEREKLİ OLDUĞU 

ÖZET: Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacının tanınmış bir siyasetçi olması nedeniyle, konut dokunulmazlığının ihlal edildiği iddiası ile jandarmaya şikayetçi olmasının dava konusu yazıya konu edilmesinde gerçeklik, güncellik ve toplumsal ilgi bulunduğu, bilgi alma ve yayma hakkı kapsamında kaldığı sonucuna varılmalıdır. Mahkemece davacıya yönelik hakaret olarak kabul edilen ifadelerin davalının kişisel değer yargısı niteliğindeki görüşleri olduğu, davacının siyasi kimliği nedeniyle normal koşullardan daha ağır eleştiriye açık olması gerekli olduğundan yorumların ağırda olsa eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı sonucuna varılmalıdır. Bu şartlar altında ifade özgürlüğüne sınırlama getirilmesini gerektirir. Demokratik bir toplum için gereklilik bulunmadığı, davacının kişilik değerlerinin ihlal edilmediği sonucuna varılarak, istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

CEZA DAVSINDA ŞİKAYETÇİ OLUNMADIĞI BEYANININ TAZMİNAT DAVALARINA ETKİSİ

T.C YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/ 6965
Karar: 2009 / 2213
Karar Tarihi: 16.02.2009

ÖZET: Mahkemece işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davacının jandarmada verdiği ifadesinde şahsi hakkını saklı tutmadan şikayetten vazgeçmiş olması esas alınarak şahsi hak davası açamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.



Dava ve Karar: Davacı Ahmet Akalın vekili Avukat Tuğrul Özcan tarafından, davalı Harun Demir aleyhine 21/12/2006 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 24/01/2008 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, trafik kazasından doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, 29.10.2006 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle aynı günlü jandarmada verdiği ifadesinde davalıdan şikayetçi ve davacı olmadığını belirtmiş, Cumhuriyet Savcılığı bu ifadeyi gerekçe göstererek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Dava konusu eylem 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlüğü zamanında gerçekleşmiş olup aynı kanunun 89/son maddesi kapsamında suç olarak düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 73/6 maddesinde; Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmesinden ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamışsa artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz düzenlemesi bulunmaktadır. Cumhuriyet Savcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına esas olan davacının 29.10.2006 tarihli beyanında ayrıca şahsi haklardan vazgeçildiğine dair açıklama bulunmamaktadır. Şu halde; mahkemece işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davacının jandarmada verdiği ifadesinde şahsi hakkını saklı tutmadan şikayetten vazgeçmiş olması esas alınarak şahsi hak davası açamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.02.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas Yıl/No: 2000/4-78 Karar Yıl/No: 2000/82 Karar tarihi: 09.02.2000

TAZMİNAT DAVASI – TRAFİK KAZASI – VAZGEÇME DİLEKÇESİNİN DAVACI TARAFINDAN VERİLDİĞİ – DAVANIN REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Davacı vekilinin dava ve cevaba cevap dilekçesinde verilen vazgeçme dilekçesinin davacı tarafından verildiğini kabul etmiş olduğundan davanın reddi gerekir.

(765 S. K. m. 111) (1086 S. K. m. 91)

Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 1.5.1998 gün ve 1997/686- 1998/219 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 15.12.1998 gün ve 1998/5938-10304 sayılı ilamıyle;

(…Davacı, trafik kazası sonucu zarar gördüğünü belirterek tazminat isteminde bulunmuştur.

Davalı, daha önce görülen ceza davası sırasında, davacının şikayetinden vazgeçtiğini belirterek istemin reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının ceza dosyasında şikayetinden vazgeçtiğini, hukuk davasına konu olabilecek haklarını da saklı tutmadığını, TCK. nun 111. maddesine göre tazminat isteminde bulunamayacağını belirterek davayı reddetmiştir.

Dosyadaki delillere göre davalı hakkında tedbirsizlikle yaralamaya neden olmaktan dolayı kamu davası açıldığı, ancak davacının mağdur kişi sıfatıyla verdiği 13.11.1996 tarihli dilekçede, şikayetinden vazgeçtiğini bildirmesi ve suçun niteliğinin de değişmesi nedeniyle ceza dosyası ön ödeme ile ortadan kaldırmıştır.

Gerçekten, TCK. nun 111. maddesine göre, kamu davasının düşmesi, davadan vazgeçme nedeninden kaynaklanıyorsa, davacı ayrıca hukuk davasından kaynaklanan haklarını saklı tutmazsa bir daha hukuk mahkemesinde dava açamayacağı hususunu düzenlemektedir.

Bu kuralın uygulanabilmesi için, davacı veya mağdur olan kişi tarafından usulüne uygun ve iradeyi bozmayan diğer bir anlatımla, özgür irade ile verilmiş bu dilekçenin veya yapılmış bir irade açıklamasının olması gerekmektedir.

Somut olayda, davanın reddine ilişkin bulunan 13.11.1996 günlü olan ve ceza dosyası içindeki dilekçe, ceza mahkemesindeki tutanaklarda yer almadığı gibi, hakiminde havalesi bulunmamaktadır. Davacı da dilekçeyi kabul etmediğine göre, dilekçenin davacı tarafından verilip-verilmediği, gerekirse imza karşılaştırılması da yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı, trafik kazası nedeniyle maddi-manevi tazminat isteminde bulunmuş, davalı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı yukarıda açıklanan nedenle bozmuştur.

Mahkeme, davacı vekilinin 2.10.1997 günlü dava ve 26.11.1997 tarihli cevaba cevap dilekçesinde Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 1996/743-654 sayılı dosyasına verilen 13.11.1996 günlü vazgeçme dilekçesinin davacı tarafından verildiğini kabul etmiş olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 09.02.2000 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Yukarıda paylaşmış olduğumuz yargı kararları ile kendisine karşı hakaret suçunu işleyen bir şahsın tazminat davası açma hakkı olup olmadığını ve Hakaret nedeniyle tazminat davasına etki edecek hususları açıkladık.

Av. Ali SAYIM Akhisar/Manisa

SAYIM HUKUK BÜROSU

Bir cevap yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Konuşmayı Başlat
Whatsapp
Merhaba
Size nasıl yardımcı olabiliriz?