0

Çocuğun velayeti kendisine verilmeyen taraf her zaman iştirak nafakası ödemek zorunda mıdır? Avukat Ali SAYIM Akhisar/Manisa

Boşanma Davalarında müşterek çocuk varsa, çocuğun ihtiyaçları için hükmedilmesi gereken bir nafaka söz konusu olacaktır. Bu nafakanın adı iştirak nafakasıdır. Peki her durumda çocuğun velayeti kendisine verilmeyen taraf iştirak nafakası ödemek zorunda mıdır?

bu sorunun cevabını net bir şekilde veren Yargıtay 2. HD 2019/ 5167 E. 2019 / 12214 K. 12.12.2019 tarihli kararı sizlerle paylaşıyoruz:

ÖZET: İlk derece mahkemesince erkeğin açtığı boşanma davasının kabulü ile, erkek yararına maddi ve manevi tazminata, çocukların velayetinin babaya verilmesine ve davalı kadının ortak çocuklar yararına tedbir ve iştirak nafakası ödemesine karar verilmiş, davalı kadının kusur belirlemesine, tazminatlara, nafakalara ve velayete yönelik istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, bölge adliye mahkemesince tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı erkeğin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine ve davalı kadının diğer istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir. Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma yükümlülüğü mutlak olmayıp, mali gücü varsa söz konusudur (TMK m. 182/2). Kendisi yoksul olan taraf iştirak nafakasından sorumlu tutulamaz. Toplanan delillerden; davalı kadının geçici işlerde çalıştığı, sürekli ve düzenli gelirinin olmadığı gibi herhangi bir mal varlığının da bulunmadığı görülmektedir. Bu husus nazara alınmadan davalı annenin, velayeti babaya tevdi edilen ortak çocuklar için iştirak nafakası ödemekle sorumlu tutulması doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA karar verilmiştir.

Yukarıdaki yargıtay kararında da açıkça izah edildiği üzere yoksul olan Erkek veya Kadın taraf iştirak nafakasından sorumlu tutulamayacaktır.

Anahtar Kelimeler: Boşanma Davaları-İştirak Nafakası-Yoksulluk Nafakası – Avukat Ali SAYIM Akhisar/Manisa

0

COVİD-19 (KORONA VİRUS) SEBEBİYLE BORÇLARIN VE ALACAKLARIN DURUMU HAKKINDA /Akhisar Hukuk Bürosu

Ülkemizde hızla yayılan korona virüsü sebebiyle Ticari, Hizmet, Çalışma gibi sektörler başta olmak üzere birçok alanda faaliyetler durma noktasına gelmiş ve bir kısmı da yasal düzenlemelerle durdurulmuştur. Bu aksamalar ve durmalar neticesinde yine Ticaret Hukuku, Tüketici Hakları ve İş Hukuku Başta olmak üzere birçok hukuk dalını ilgilendiren sorular vatandaşlarımızın aklına gelmektedir. Bu tür sorunlara ilişkin kanun maddelerini ve emsal teşkil edilebilecek yargı kararlarını sizler için bulmaya çalıştık. Öncelikle borcu tanımlayalım.

Borç tanımı: “Bir davranışta bulunmak, bir şey vermek, bir davranıştan kaçınmak konusunda bir hükümlülüğü anlatmaktadır. Borcun konusu edimdir. Borç, bir edimi yerine getirme yükümlülüğüne denir.” 

Borcun konusu olan edim, para olabileceği gibi bir hizmetin yerine getirilmesi, bir malın teslim edilmesi de olabilecektir. Yani borcun konusu sadece para ile sınırlı değildir. Hizmet alanların hizmet verenlere para borcu olacağı gibi, son günlerde gündeme gelen eğitim kurumlarının eğitim verme borcu bulunmaktadır veya seyahat için ücreti verilen bir tur şirketinin hizmet verme borcu bulunmaktadır.

PEKİ YA BU GÜNLERDE YAŞANAN KORONA VİRÜSÜ NEDENİYLE BU BORÇLARIN VEYA ÖDENEN PARALARIN DURUMU NE OLACAKTIR ?

“-Özel okula para ödememize rağmen eğitimlere ara verilmiştir, bu nedenle vermiş olduğumuz bedellerin karşılığı ne olacak?

-Özel Kurs ile çocuğumun eğitimi için sözleşme imzalamıştık, şu aşamada eğitim verilmiyor, yine de sözleşmede belirtilen bedelleri ödemek zorunda mıyım?

-Öğrencilerin okulların zorunlu tatil olması nedeniyle yurtta kalmaması durumunda  yurt ve apart ücretlerinin akıbeti ne olacak?

-Yurtdışı-yurtiçi yapacak olduğumuz seyahatlerin iptal olması sebebiyle sözleşmelerimizin durumu veya biletlerin iadesi mümkün mü?”   Gibi daha birçok soru hukuk camiasına sorulmaktadır.

Bu sorunların bazıları hakkında bazı bu aşamada yasal düzenlemeler yapılmakta, bazılarında ise dile getirildikçe yasal düzenleme yapılacaktır kanaatindeyiz. Bazıları ise süreç geçtikten sonra ilgili kanunlar kapsamında yargı mercilerinde çözüme kavuşturulacaktır.

Örneğin 25.03.2020 tarihinde resmi gazetede yayımlanan yönetmelik ile Hava yolu taşımacılığında uçuşun iptal edilmesi nedeniyle kullanılmayan biletin iadesinin uçuş yasağı kalktıktan 2 ay sonra hava taşıma işletmesinden alabileceği düzenlenmiştir.

RG FOTOĞRAF

Uyuşmazlık hakkında bir yasal düzenleme bulunmamakta ise bu gibi durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nda İFA İMKANSIZLIĞI başlığı altında düzenlenen madde 136’nın incelenmesinde yarar vardır

*TBK MADDE 136 *

1-Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borç sona erer.


2-Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.


3-Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.

Bu madde kapsamında değerlendirildiğinde ÖRNEĞİN: Kendinden kaynaklanmayan sebeplerle (yasa düzenlemeleriyle eğitime ara verilmesi eğitim kurumundan veya yurt-apart işletmecisinden kaynaklanmamaktadır kanatindeyiz.) konaklama imkanı sağlama borcunu yerine getiremeyen yurt işletmecisinin konaklama imkanı sağlama borcu sona erecektir ve konaklama sağlaması karşılığı olarak almış olduğu edimleri iade etmekle yükümlü olacaktır. VEYA eğitim verme borcunu yerine getiremeyen eğitim kurumunun eğitim verme borcu sona erecektir. Ayrıca Eğitim kurumu sona ermiş eğitim verme borcuna karşı almış olduğu edimleri (para vs.) ilgili maddeye istinaden sebepsiz zenginleşme uyarınca geri vermekle yükümlü olacaktır.(TBK m.136/1-2)

Bunun gibi bu süreçte düğün salonları ile yapılan sözleşmelerde, seyahat acenteleri ile yapılan  tur sözleşmelerinde bu hükmün uygulanabilmesi mümkün görülmektedir. Ancak her somut olay kendine has özellikler arz edecektir, bu nedenle dikkatli irdelenmelidir.

ÜLKEMİZDE KORONA VİRÜS SALGINI BULUNMASI DOĞRUDAN TÜM BORÇLARIN İFASININ İMKANSIZ OLDUĞU ANLAMINA GELMEMEKTEDİR!!!

            Yukarıda belirttiğimiz üzere bu kapsamda meydana gelen uyuşmazlıklarda her somut olay ayrı ayrı değerlendirmelidir. Mesela olayda taraflar arasında bulunan sözleşmeler ve sözleşme maddeleri, tarafların gerçekten kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle ifanın imkansızlaşmış olması hususu dikkate alınmalıdır.

            Özellikle ticari uyuşmazlıklar başta olmak üzere tüm uyuşmazlıklarda sözleşme serbestisiyle taraflar arasında düzenlenmiş olan hükümler dikkate alınarak hukuki süreç başlatılmalıdır.

İstanbul BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 682 Karar: 2017 / 760 ve 01.06.2017 tarihli kararında

Somut olayda, davacı fuar tarihinin ertelenmesi ve yeni tarih belirlenmesinde, iptal edilen tarihin kendisi için taşıdığı öneme dair bir iddiada bulunmamıştır. Karşılıklı akitlerde, alacaklı taraf imkansızlaşmayan edayı kabul etmek zorunda değildir. Ancak Somut olayda ifa imkansızlığına dair hükümlerin uygulanarak tarafların verdiklerini geri isteyebilme haklarının doğduğunu kabul etmek mümkün değildir. Çünkü, yukarıda ayrıntılı şekilde yazılan sözleşme hükümleri ile bu maddenin uygulanması tarafların karşılıklı iradeleri ile adeta ortadan kaldırılmıştır. Bu durumda, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi uyuşmazlığın çözümünde sözleşme hükümleri gözetilecektir. Davalı organizatör sözleşme hükümlerine göre tüm edimlerini gerçekleştirmiş olup, davacı müşterinin sözleşmeyi fes etme veya ödediği ücreti talep hakkı olmadığından ve yeniden belirlenen fuara katılmamakla varsa meydana gelen zarardan kendisi sorumlu olacağından davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş olup…”

Diyerek somut olayda ifa imkansızlığı hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, uyuşmazlığın çözümünde sözleşme hükümlerinin gözetilmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.             Ülkemizde yaşanan salgın nedeniyle alınan tedbirler nedeniyle ortaya çıkabilecek bu tür uyuşmazlıklarda Türk Borçlar Kanununda yer almakta olan İFA İMKANSIZLIĞI’na ilişkin düzenlemenin uygulanabilirliği mümkün olacaktır. Ancak tekrar belirtmeliyiz ki her somut olay ilgili maddenin şartlarını sağlamayabilir. Bu nedenle her olay dikkatli olarak irdelenmeli ve hukuk desteği alarak hareket edilmelidir.

0

Tedbir Nafakası /Akhisar Hukuk Bürosu

Türk Medeni Kanunu 169. Maddesinde ‘Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.’ düzenlemesi mevcuttur. Mahkemece boşanma sürecinde hükmedilen tedbir nafakası söz konusu düzenlemede yer alan geçici önlemlerden birisidir. Hakim tarafların sosyo- ekonomik durumlarının araştırılmasından sonra tarafların dava süresince geçimini sağlayabilmesi için duruma göre bir eş lehine tedbir nafakasına hükmeder.

Tedbir nafakası ödeme yükümlülüğü çoğu zaman ödeme durumunda kalan eşi zor durumda bırakabilir. Genellikle her iki tarafın da çalışıyor olmasına rağmen mahkemece taraflardan biri lehine hükmedilen tedbir nafakası, ödeme yükümlülüğü altında bırakılan tarafın adalet kavramını sorgulamasına sebep olur. Böyle bir durumda üzerinde durulması gereken her iki tarafın da gelirinin bulunmasından ziyade her iki tarafın ekonomik durumunun birbirine yakın olup olmadığı hususudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25.10.2018 Tarih 2017/2-1891 E. 2018/1577 K. Sayılı kraraınad bu iki kavramın ayrı kavramlar olduğunu ve nafaka yükümlülüğü açısından farklı  sonuçlar doğurduğunu belirtmiştir. Söz konusu kararda her iki tarafın da gelirinin bulunmasının tedbir nafakasına hükmedilmesini engelleyici bir durum olmadığını ancak ekonomik güçlerin birbirne yakın olması durumunda tedbir nafakası ödeme zorunluluğunun ortadan kalakacağını belirtmiştir. Buradan anlaşılması gereken mahkemce değerldnrilmes gereken durumun tarafların çalışıp çalışmamasındna ziyade ekonimk güçlerninin tespiti ve buna göre karar verşlmesi gerekliliğidir.

0

ANLAŞMALI BOŞANMA (TEK CELSEDE BOŞANMA) DAVASININ USULÜ VE ŞARTLARI – Yazar: Avukat Ali Sayım Akhisar/Manisa

Bu çalışmamızda halk arasında “Tek celsede boşanma” kavramı olarak da bilinen anlaşmalı boşanma davasının şartlarını ve usulünü inceleyeceğiz. Tek celsede (anlaşmalı) nasıl boşanabilirim? Anlaşmalı boşanmak için avukat tutmam gerekir mi? Gibi soruların bir karşılığı olarak bu yazımızı sizinle paylaşmak istiyoruz. En başta belirtmek gerekir ki Anlaşmalı boşanma davalarında TMK, HMK hüküm ve usulleri esas alınmaktadır ve Akhisar/Manisa başta olmak üzere Türk hukukunun uygulandığı her yerde aynı usul ve hükümler geçerlidir.

 Boşanma davalarında Aile mahkemesi görevlidir. Aile mahkemesinin bulunmadığı şehirlerde Asliye Hukuk Mahkemesi Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakmaktadır. Örn: Akhisar’da aile mahkemesi bulunduğu için boşanma davaları doğrudan burada görülmekte, Ancak Küçük ilçelerde (örn: Kırkağaç, Gördes..) aile mahkemesi bulunmadığı için Asliye Hukuk Mahkemesi bu davalara Aile Mahkemesi sıfatıyla bakmaktadır.

Ülkemizde boşanma davalarında hak kayıplarının yaşanmasının en büyük sebebi, davanın şartları değerlendirilmeden usulüne dikkat edilmeden, dava dilekçesinde veya boşanma protokolünde bulunması gereken unsurlara dikkat edilmeden açılması ve arzuhalci dilekçesiyle dava açılması gibi sebeplerdir. Bu nedenle boşanma sürecine girmeden avukatlardan hukuki yardım alınmalı, sonradan ciddi maddi manevi zararlar yaşanmaması adına dikkatli adımlar atılmalıdır.

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASININ ŞARTLARI VE USULÜ

Anlaşmalı boşanmaya ilişkin şartlar Türk Medeni Kanununun 166. Maddesinde düzenlenmiştir.

1-Türk Medeni Kanun Nezdinde Geçerli Bir Evliliğin Bulunması.

Türk medeni kanunu uyarınca geçerli bir evlilik bulunmadığı sürece boşanmadan bahsedilmesi mümkün olmayacaktır. Yanı doğmamış bir hukuki işlemi kaldırmak mümkün değildir.

2-Evliliğin En Az 1 Yıl Sürmüş Olması.

Türk medeni kanununa göre kurulmuş bir evlilik birliğinin Anlaşmalı olarak sonlandırılabilmesi için en önemli şart evlilik birliğinin en az 1 yıl sürmüş olması şartıdır. Bu husus mahkemelerce Dava Şartı olarak kabul edilmekte olup, bu şart gerçekleşmeden açılan boşanma davası reddedilmektedir. Bu şart sadece Anlaşmalı Boşanma davası için geçerli olup, Çekişmeli boşanma davasında böyle bir şart yoktur. Boşanma sebepleri bulunması halinde eşlerden biri evlilik birliği 1 yıl sürmemiş olsa dahi çekişmeli boşanma davası açabilir.

3- Eşlerin Birinin Anlaşmalı Boşanma Davası Açması ve Diğer Eşin Davayı Kabul Etmesi

Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşmesi için Yetkili ve Görevli Aile mahkemesinde usulünce bir boşanma davasının açılması ve davalı eşin de bu davayı kabul etmesi gerekmektedir. Anlaşmalı da olsa ortada bir boşanma davası söz konusu olduğu için harçları yatırılarak Aile Mahkemesinde anlaşmalı boşanma davası açılmalıdır.

4-Eşlerin Anlaştıkları Hususları İçeren Boşanma Protokolünün Mahkemeye Sunulması

Anlaşmalı boşanma için sadece dava açmak yeterli olmayıp Tarafların boşanmanın ferileri konusunda anlaştıkları hususları ayrıntılı olarak belirttikleri bir protokol düzenleyip mahkemeye sunmaları gerekmektedir. Eksik bir şekilde düzenlenen Anlaşmalı Boşanma Protokolü, evlilik birliği sona erdikten sonra tarafların birçok sorunla karşılaşmasına sebep olacaktır. Örneğim Akhisar’da ikamet eden taraflarca boşanmak için Akhisar Aile Mahkemesine başvurulmuş ve herhangi bir talepleri olmadan boşanma gerçekleştirilmiştir. Ancak boşanma protokolünde tazminat, nafaka, mal rejimi vb. gibi hususlarda eksiklik bırakılırsa taraflardan birisi daha sonra nafaka, tazminat, mal rejimi davası açabilecektir. Bu da tarafların Anlaşmalı boşanmadan elde etmek istedikleri faydayı zarara çevirebilecek hak kayıplarına neden olacaktır. Bu nedenle Anlaşmalı boşanma protokolünün avukatlar tarafından düzenlenmesi hak kayıplarını engelleyecektir.

4- Hakimin Boşanma Protokolünü Onaylaması

Mahkemeye sunulmuş olan anlaşmalı boşanma protokolünün hakim tarafından incelenmesi neticesinde, boşanmadan sonra bu anlaşma maddelerinin bağlayıcılık kazanması için hakim tarafından onaylanması gerekmektedir. Onaylanmayan protokol bir anlam ifade etmemektedir.

Hakim, çocuğun üstün yararını veya tarafların menfaatlerini gözeterek gerekli görmesi halinde protokol hükümlerinde değişiklik yapabilir. Ancak bu değişiklikler yine tarafların kabulüne bağlıdır.

5-Tarafların Bizzat Hakim Tarafından Dinlenilmesi

Anlaşmalı boşanma davalarında en önemli husus her iki tarafında Anlaşmalı boşanma protokolünde yer alan hususları kabul etmesi ve bu kararı özgür iradeleriyle vermesidir. Anlaşmalı boşanma davasında duruşma açılmakta ve hakim tarafları bizzat dinlemektedir. Hakim Tarafların iradelerini özgürce açıkladığına kanaat etmesi durumunda ilk celsede boşanmalarına karar verecektir. Bu şekilde tek celsede anlaşmalı boşanma sağlanmış olacaktır. Not: Sitemizde paylaşmış olduğumuz çalışmalar sadece bilgi amaçlıdır. Hukukun sürekli güncellendiği de dikkate alındığında bu bilgiler değişebilir veya güncellenebilir. Bu nedenle çalışmalarımıza dayalı olarak yapılan işlemlerden dolayı sorumluluk kabul edilmemektedir.

0

KIDEM VE İHBAR TAZMİNATINI NASIL ALABİLİRİM?

Pek çok çalışanın işten ayrılma durumunda aklına gelen sorular kıdem ve ihbar tazminatımı nasıl alabilirim sorularıdır. Öncelikle söz konusu tazminatların birbirinden ayrı olduğu ve kazanılmasında farklı şartlar gerektiği unutulmamalıdır. İşten ayrılma sebebi, işte çalışma süresi gibi unsurlar söz konusu tazminatların alınıp alınamayacağı hususunda etkilidir.

        Kıdem tazminatı belli süre zarfında iş yerinde çalışmış olan işçinin iş sözleşmesinin kanunda yazılı sebepler nedeniyle sona ermesi halinde işveren tarafından işçiye ödenecek tazminattır. Kıdem tazminatı işçinin aldığı son aylık ücrete yemek, yol, vesaire ödemelerin de eklenerek bulunan brüt ücret üzerinden hesaplanır.

Kıdem tazminatı şartları şu şekilde sıralayabiliriz:

1.İşçinin İş Kanunu kapsamında çalışıyor olması,

2. İşçinin haklı fesih sebepleriyle işi bırakması veya işveren tarafından haksız bir nedenle işine son verilmiş olması,

3. İşçinin söz aynı işveren yanında en az bir yıldır çalışıyor olması,

Şartları mevcut olduğunda işçi kıdem tazminatına hak kazanacaktır. Ayrıca kanunda belirtilen kadınların evlilik nedeniyle işten ayrılması, erkeklerin askerlik görevi sebebiyle işten ayrılması, işçinin emekliliği halinde işten ayrılması durumunda, işçinin ölmesi durumunda da mirasçıları kıdem tazminatına hak kazanacaktır.

            İhbar tazminatı ise aslında hem işveren hem de işçi tarafın hakkıdır. Şöyle ki İş Kanunu’na göre iş akdini feshetmek isteyen taraf bunu karı tarafa belli süre önce bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen taraf karşı tarafa ihbar tazminatı adı altında ödeme yapmak durumunda kalabilir. Özellikle işverenler tarafından fesih bildirim sürelerine uyulmaması, bu ihbar süresi içerisinde işçiye yeni iş arama hakkı tanınmaması işçiyi mağdur etmektedir. İş sözleşmesini feshetmek isteyen taraf bu sebeple kanunun belirlediği sürelere uyarak önceden bu bildirimi yapmalıdır. İş Kanunu söz konusu bildirim sürelerini çalışma sürelerine göre farklı düzenlemiştir. Şöyle ki;

Kanunun 17. Maddesinde iş sözleşmesinin,

a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,

b) İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

c) İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,

d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra,

feshedilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.

Kanunda belirlenen bu sürelere uymadan sözleşmeyi fesheden taraf kanunda belirtilen süre kadar ücreti karşı tarafa ödemek durumunda kalacaktır.

İşveren kanun delirtilen derhal fesih sebepleri dışında hangi sebeple işçiyi işten çıkartırsa çıkartsın bu sürelere uymak zorundadır. Uymadığı takdirde işçi ihbar tazminatına hak kazanacaktır.

1 4 5 6
Konuşmayı Başlat
Whatsapp
Merhaba
Size nasıl yardımcı olabiliriz?