0

Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkin.. YARGITAY KARARI

1.Hukuk Dairesi 2014/1172 E. , 2014/4261 K. TARİHİ : 20/02/2013

Özet: Miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması.. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 806 parselde 3/20 olan mirasbırakan payının ara malik Şefik’e 29.12.2003 tarihinde, ondan da 1.4.2004 tarihinde davalı Hasan’a devredildiği, intikalle edinilen 6/120 mirasbırakan payının ise vekil Şefik eliyle 27.4.2007 tarihinde ara malik Mehmet’e, ondan da 9.4.2008 tarihinde davalı Hasan’a temlik edildiği, mirasbırakanın 06.03.2012 tarihinde öldüğü, geriye davanın tarafları olan çocuklarını bıraktığı, davacının temliklerin muvazaalı ve mirastan mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tanıkların yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilerek yeniden dinlenmesi, yerinde keşif yapılıp taşınmazların gerçek değerlerinin belirlenmesi, ilk el maliklerin kim oldukları, bu kişilerin taşınmazlardaki edinimlerinden sonra tasarruflarının olup olmadığının üzerinde durulması, mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkilerin saptanması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek niyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Konuşmayı Başlat
Whatsapp
Merhaba
Size nasıl yardımcı olabiliriz?